4 Nisan 2017 Salı

COĞRAFYA OKULLARI

İnsanoğlu, varoluşundan günümüze doğal-beşeri mekânı anlamaya, resmetmeye ve tasvir etmeye çalışmıştır. Sümerlerden Mısırlılara, Fenikelilerden Yunanlılara giderek zenginleşen coğrafi bilgi birikim süreci, Strabon’la daha da gelişmiştir. Bu birikim üzerine inşa edilen İskenderiye Coğrafya Okulu Batlamyus gibi önemli coğrafyacılar yetiştirmiştir. Müslümanların Mısır’ı fethinden sonra bu okul, İskenderiye’den Antakya’ya nakledilmiştir. Antakya’daki Eskül Okulu’nun kapanmasıyla söz konusu okulun bazı din ve bilim adamları Harran’a gelmiştir. Harran Okulu’nda Yunan, İran ve Hint kültüründen yapılan tercümelerle İslam Dünyası, coğrafyayla yakından ilgilenmeye başlamıştır. Harran Okulu’nun eski önemini yitirmeye başlamasıyla IX. yüzyılın ortalarında Irak’ta tasviri “Irak Coğrafya Okulu” ortaya çıkmıştır. Bu sürecin devamı niteliğindeki Endülüs Coğrafya Okulu ise Belh Coğrafya Okulu’yla aynı zaman diliminde gelişmeye başlamış ve onunla etkileşim içerisinde olmuştur. Her iki okul İslam Bilim Dünyası’nın altın çağına önemli katkılarda bulunmuştur. Irak Coğrafya Okulu’nun ardından X. yüzyılın ilk yarısında günümüzde Afganistan sınırları içerisinde yer alan Belh şehrinde, Belhî (850-934) tarafından bir bölgesel coğrafya okulu kurulmuştur.


Belh Şehri / Afganistan


 İslam ülkelerini iklim bölgelerine ayıran Belh ekolü, beşeri coğrafyaya da yeni bir yön vermiş, evrensel beşeri coğrafya anlayışının temellerini atmıştır. Buna ek olarak Belh coğrafyacıları, coğrafî gerçekleri Kur’an ve hadislerdeki kavramlarla açıklamışlardır. Bu okulun ilk temsilcisi Belhî’nin öğrencisi İstahrî (X. yüzyıl) olup, ilk kez İslam ülkelerinin iklim haritalarını çizerek, diğer İslam coğrafyacıları arasında özgün bir konuma sahip olmuştur. Belh Coğrafya Okulu’nun ikinci önemli ismi, İbn Havkal (Ölümü 977), mekânsal bağlamlarla zamansal süreçlerin kendisine özgü bir biçimde ilişkilendirmiştir. Belh Coğrafya Okulu’nun en parlak coğrafyacısı, Makdisî (Ölümü 1000) olup, önceki Belh coğrafyacılarının aksine, yazdıklarının tümünü kendi deneyimlerine dayandırmış ve Alois Sprenger tarafından “yaşamış en büyük coğrafyacı” olarak nitelenmiştir. Belh Coğrafya Okulu, XIII. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşanan işgaller sonrasında 



eski önemini yitirmiştir. Avrupalıların Endülüs ve Belh coğrafya okulları aracılığıyla Müslümanlardan edindiği coğrafi birikim, kıta Avrupası’nın gelişmesinde ve Coğrafi Keşiflerin gerçekleşmesinde dolaylı olarak etkili olmuştur. Böylesi önemli özelliklere sahip bir okulun yeniden hatırlanması ve bu okulun deneyimlerinden yararlanarak geleceğe ışık tutacak çalışmalar yapılması temennimizdir.


Bizleri coğrafya anlamında daha donanımlı kılacak,coğrafya ile iç içe daha nitelikli insan yetiştirebilecek; zamanında Afganistan'ın Belh şehrinde kurulan coğrafya okulu gibi küresel anlamda büyük kitlelere hitap edecek coğrafya okullarına ihtiyacımız vardır.Bütün bilimler ile parallellik gösteren,hatta tarih gibi bazı bilimlerin olmazsa olmazı olan coğrafya biliminin daha bilimsel ve kaliteli araştırmacı kadrolara ihtiyacı vardır.








Kaynakça:
http://www.turkishstudies.net/DergiTamDetay.aspx?ID=7639&Detay=Ozet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder